4 Şubat 2018 Pazar

Bir kıtanın son durağı; PORTEKİZ


Portekiz seyahatimle ilgili diğer yazılarım:
Portekizli üç güzel kadın! 👉
Lizbon gezi yazısı 👉
Porto Gezi Yazısı 👉


Yazı içindeki tüm fotoğrafları, üstlerine tıklayarak büyük boyutlu olarak görebilirsiniz!



Merhaba!

Bu yazıda size, 4-12 Aralık 2017 tarihlerinde iki kentini (Lizbon ve Porto) gezdiğim Portekiz hakkında bazı bilgileri paylaşmak istiyorum. Bu bilgilerin bir kısmı Portekiz seyahatim öncesinde yaptığım hazırlık aşamasında öğrendiğim teorik bilgiler, bir kısmı ise seyahatim sırasında yaşayarak öğrendiğim bilgiler.

Bu yazıyı tamamladıktan sonra sırası ile Lizbon, Porto ve Sintra ile ilgili gezi yazılarımı da hazırlayıp yayınlayacağım.


KISA TARİHİ VE GÜNÜMÜZ BİLGİLERİ İLE PORTEKİZ

Portekiz (İngilizce ve Portekizce; Portugal) veya resmî adıyla Portekiz Cumhuriyeti Avrupa kıtasının güneybatısında, İber Yarımadası üzerinde yer alır. Kıtanın en batısındaki ülke olan Portekiz 92.000 km2'lik yüz ölçümü ile İber Yarımadası'nın 1/6'sını kaplamaktadır. Tek komşusu (kuzeyden ve doğudan) İspanya'dır, batısında ve güneyinde ise Atlas (Atlantik) Okyanusu bulunur. Nüfusu yaklaşık olarak 10,5 milyondur, çoğu Avrupa'da olmak üzere ülke dışında yaşayan Portekizli sayısı ise yaklaşık 2 milyondur. Avrupa Birliği'ne 1986 yılında kabul edilen Portekiz'in yönetim şekli cumhuriyet, resmî dili Portekizce ve para birimi Euro'dur. 


Avrupa kıtasının en ucunda yer alan Portekiz'in bayrağı.

Bugün Portekiz'in yer aldığı topraklardaki ilk yerleşim M.Ö. 2500 yılında başlamış. Yarımadaya adını veren İber kabileleri ise M.Ö. 2000 yılında buraya gelmişler. M.Ö. 1000 yılında Fenikeliler güney kıyılarında yerleşimler kurmuşlar, M.Ö. 700'de ise Portekiz'in yeni ev sahipleri Keltler olmuş. M.Ö. 218 yılında İber Yarımadası'nı ele geçiren Roma İmparatorluğu 400 yıl boyunca bölgenin hâkimi olmuş. Daha sonra sırası ile Vandallar, Sueviler ve Alaniler Avrupa'dan gelerek bugün Portekiz'in bulunduğu toprakları işgal etmişler. Vizigotların 415 yılında Vandalları ve Alanileri yarımadadan çıkarmalarından sonra, 711 yılında Kuzey Afrika'dan gelen Araplar Vizigotların hâkimiyetine son vermiş ve İber Yarımadası Şam Emirliği'nin bir eyaleti olmuştur. Portekiz'in 1249 yılında tamamen Araplardan alınmasından onlarca yıl sonra 1385'te Kral I. João tahta çıkmış ve onun döneminde Birleşik Krallık ile yapılan ittifak anlaşması sayesinde ülke güçlenmiştir. 


Portekiz tarihinde yer almış kral ve kraliçeler.
(Reis, Portekizcede  kral ve kraliçe anlamındadır.)

Portekiz Hanedanlığı (1385 - 1580).

Sonraki yıllarda Portekiz dünyanın o zamana kadar bilinmeyen pek çok yerinin keşfine öncülük etmiştir. İlk olarak 1415 yılında Kuzey Afrika'daki Ceuta şehrinin ele geçirilmesi ile başlayan ve 1498'de Vasco da Gama ile Hindistan'a, 1500'de de Pedro Álvares Cabral ile Brezilya'ya kadar uzanan büyüme, 1580 - 1640 yılları arasında Portekiz'in İspanya'nın egemenliği altına girmesi ile son bulmuştur. 

Portekizli denizcilerin keşif yolları ve ülkelerine kattıkları yerler.

Ülkede 1910 yılında cumhuriyetçi bir devrim yaşanmış ve monarşi kaldırılarak bugünkü Portekiz Cumhuriyeti kurulmuştur. Portekiz'in 1916'da Birleşik Krallık ve Fransa'nın yanında yer alarak I. Dünya Savaşı'na dâhil olması ülkenin ekonomik durumunu bozmuş, bu durum 1926'daki askerî darbeye neden olmuştur. Darbe döneminde maliye bakanı olarak görev yapan António da Oliveira Salazar ülkenin kaderini 1933-1974 yılları arasında elinde tutmuştur. Dünya tarihine en uzun süreyle yönetimde kalan diktatör olarak geçen Salazar dönemi, 25 Nisan 1974 tarihinde yaşanan Karanfil Devrimi ile son bulmuştur.

Yukarıda kısaca özetlediğim Portekiz tarihi ile daha detaylı bir okuma yapmak isterseniz buraya bakabilirsiniz.

Portekiz tarihinde çok önemli olan bir de doğal afet vardır; 1755 Büyük Lizbon Depremi. Lizbon şehrinin neredeyse tamamının yıkıldığı ve onbinlerce insanın öldüğü depremin izlerini günümüzde Rossi Meydanı yakınındaki Carmo Rahibe Manastırı'nda (Convento da Ordem do Carmo) görmek mümkün.


1 Kasım 1755, sabah saatleri, yerle bir olan Lizbon'da can pazarı!


PORTEKİZ DENİLDİĞİNDE AKLA İLK GELENLER

Önce, Portekiz ile özdeşleşmiş olan birkaç sözcüğü sıralayayım: Azulejo, karavela, bacalhau, fado, futbol, meşe mantarı, okyanus, Porto şarabı, Fernando Pessoa... Şimdi kısa kısa bu sözcüklerden bazılarının Portekiz'le olan ilgisi hakkında öğrendiklerimi paylaşmak istiyorum.


Dünyanın En Önemli Mantar Üreticisi

Google'a "mantar" yazıp görsellerde arama yaptığınızda (sanırım midesine düşkün bir toplum olduğumuzdan) sayfalarca gıda olarak tüketilen mantar fotoğrafları geliyor. Oysa konumuz o değil, ben size daha çok şişelerin ağzını kapatmakta kullandığımız tapaların malzemesi olan (Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre; esnek ve sudan hafif olduğundan şişe tapası, cankurtaran simidi, cankurtaran yeleği, ayakkabı tabanı ve daha birçok şeyin yapımında kullanılan, su geçirmeyen, meşe ağacı tabakası olan) mantardan söz edeceğim.

Mantar meşesi ağacı (quercus suber).

Sızdırmaz, esnek, elastik ve ateşe dayanıklı bir malzeme olan mantar, mantar ağacının kabuk dokusundan üretilmektedir. Biraz daha bilimsel olması için şöyle devam edeyim; Batı Akdeniz'de yaşam alanı bulan ve Latince adı quercus suber olan (İngilizce; cork oak) mantar meşesinin gövdesinden ve dallarından sıyrılan kabuklar söz konusu malzemenin doğal kaynağı oluyor. Mantar meşesinin yaşayabilmesi için gerekli olan koşullar; kısa süren kuru yaz dönemi, ılımlı kış koşulları, nem, açık ve bol güneş ışığına izin veren gökyüzü ve silisyum bakımından zengin toprak. Bu koşullar dünyada sadece Akdeniz bölgesinde, özellikle de Atlas Okyanusu kıyılarında mevcut. Durum böyle olunca, bulunduğu konum Portekiz'i dünyanın en büyük mantar üreticisi yapmış. Dünyadaki toplam mantar meşesi alanının (215.000 hektar) yaklaşık üçte biri Portekiz'de ve yıllık mantar üretimi 300.000 tonun biraz üzerinde.

Şişe mantarının kısa hikâyesi!

Portekiz'in yüz ölçümünün %8'i, ormanlarının ise %28'i mantar meşesi ağacından oluşuyor; müthiş bir doğal zenginlik. Portekiz'deki ilgili kanunlar, türlerin korunması amacıyla bir ağacın 9 yıl aralıklarla sıyrılmasına izin veriyor. Ülkeden mantar üretimi yapan 500 civarındaki fabrikada yaklaşık 20.000 kişi çalışıyor.

Dünya genelindeki küresel ihracat verilerine göre, 2016 yılındaki toplam mantar ihracat tutarı 1,6 milyar $. Bunun %93'ü Avrupa ülkelerine ait, Portekiz ise açık ara lider durumda: Portekiz 1 milyar $ (dünya genelindeki ihracatın %63,1'i), İspanya 279 milyon $ ve Fransa 73 milyon $ ile ilk üç sırada.

Portekizliler, doğal zenginlikleri olan mantarı çok farklı amaçlar için kullanıyorlar.

Quercus suber'den elde edilen mantarın birbirinden çok farklı ticari kullanım alanları var. Başta şarap şişeleri için kullanılan tapalar olmak üzere, pano, duvar ve yer karosu, kişisel eşya (ayakkabı, çanta, kemer, saat kayışı, cüzdan) ve ambalaj malzemesi en çok üretilen ve kullanılan ürünler. Ateşe karşı dayanıklı ve hafif olması nedeniyle uzay araçlarında ısı kalkanı olarak da kullanılıyor.

Benim anlattıklarıma ek olarak, mantar hakkında içi dolu bir yazı ve Türkiye'de mantar meşesi yetiştirilmesi ile ilgili yapılan çalışmalar hakkında bilimsel bir çalışma önerileri ile diğer konuya geçiyorum.


Azulejo; bina kaplama sanatı!

Kısaca, Portekiz ve İspanya'ya özgü seramik kaplamasıdır, diye tanımlayabileceğim Azulejo, zamanla Portekiz kültürünün bir parçası olmuş. Ben "bina kaplama sanatı" olarak adlandırdım.

Bu sanat İspanya ve Portekiz'e, Afrika'nın Mısır dışındaki kuzey ülkelerinden (Mağribiler'den) gelmiştir. Farsçada Az-zulaij olarak bilinen taş boyama sanatı yıllar içinde İber Yarımadası'ndaki toplumların kültürlerinin bir parçası olmuş.

Yıllar önceki ilk uygulamaların amacı binaların dış yüzeylerini yüksek nemden korumak ve ısı yalıtımı sağlamakken, yıllar geçtikçe buna estetik düşünce de eklenmiş ve sonuçta birbirinden güzel dış cepheleri olan binalarla dolu Portekiz sokakları oluşmuş. Portekiz şehirlerinde azulejoları sadece binalarda değil, kiliselerin dış ve iç duvarlarında, tren istasyonlarında ve daha pek çok yerde görmek mümkün.

Özellikle Lizbon'un Alfama semtindeki sokaklarda dolaşırken azulejo kaplı binaları 
seyretmek çok keyifli oluyor, dokunmadan geçmeyin!

Porto gezi yazımda detaylı olarak bahsedeceğim São Bento tren istasyonunun bir azulejo müzesinden farkı yok. Porto'daki bu istasyonun iç duvarlarındaki onlarca metrekare azulejo ile Portekiz tarihi anlatılmış. Müze demişken, Lizbon'daki önemli müzelerden birinin Azulejo Müzesi (Museu Nacional do Azulejo) olduğunu eklemeliyim. Lizbon'a giderseniz bu müzeyi mutlaka ziyaret edin ve duvarları boydan boya kaplayan azulejolarla anlatılmış Lizbon'un tarihini (en üst katta) görmeyi unutmayın!


Fado; Portekiz'in kederli sesi...

Fado hakkında burada hiç söz etmesem, konuyu size Portekizli üç güzel kadın anlatsa olur mu! 😏



Fado söylemek için zorunlu olan tek enstrüman 12 telli Portekiz gitarı (solda),
Lizbon'da ve Porto'da pek çok yerde fado dinleme olanağı var (ortada)
ve Lizbon'un Belem semtinde, Tejo nehri kıyısında 25 Nisan Köprüsü'ne doğru yürürseniz, 

solda Amália Rodrigues'e selam vermeyi unutmayın!


Huzursuzluğun yazarı; Pessoa!


Yirminci yüzyıl Portekiz edebiyatının dünyaca bilinen büyük ismi Fernando Pessoa, 1888'de Lizbon'da doğmuş ve çocukluk yılları dışında ömrünün çoğunu bu güzel şehirde yaşayarak 30 Kasım 1935'te Lizbon'da ölmüştür.

Pessoa Lizbon'un her yerinde karşınıza çıkıyor!

Âdeta insan ruhunun kâşifi olan Pessoa'nın yaşamı boyunca sadece bir kitabı yayınlanmış. Ölümünden sonra bugün müze olan evindeki (Rua Coelho da Rocha, 16) bir sandıkta binlerce sayfalık notlarından ve yazılarından oluşan bir hazine bulunmuş ve dostları tarafından bunlar kitap haline getirilmiş.

Fernando Pessoa'nın bu güzel satırlarını dilimize Cevat Çapan kazandırmış.


Her gün için ayrı bir tarifi var; bacalhau!


Portekizlilerin hemen her gün yediği bir balık olan morina balığından yapılan yemeklere bacalhau adı veriliyor. Genellikle patates, sebze, baharat ve krema ile pişirilen, yaklaşık 350 çeşit bacalhau tarifi olduğu biliniyor. Marketlerde farklı şekillerde satılmakla birlikte en çok tercih edileni derisi ve kılçıkları ile birlikte kurutulmuş veya dondurulmuş olanı. Balığın ağırlığı arttıkça, etin kalitesi ve değeri de artıyor.

Bir marketin balık reyonundaki dondurulmuş morinalar.

Benim, Portekiz denildiğinde akla gelenlerle ilgili anlatacaklarım bu kadar. Sıkı bir gezgin ve iyi bir gezi/blog yazarı olan Sezin Hekimoğlu, "Portekiz'i Nasıl Bilirdiniz?" diye sormuş ve birbirinden değerli bilgileri içeren cevapları sıralamış. Portekiz'le ilgili okunabilecek sağlam yazılardan biri için lütfen tıklayınız!



PORTEKİZ LEZZETLERİ

Gerek Lizbon gerekse Porto'da hemen her yerde farklı damaklara hitap eden tatlar bulmak mümkün. Ben günlük gezilerim sırasında hafif bir enerji azalması hissettiğimde kendimi hemen ilk gördüğüm pastaneye veya kafeye attım ve hem keyifli molalar verdim hem de farklı lezzetler tattım. Akşamları ise damak keyfime uygun olacağını düşündüğüm yemeklerini denedim.

Lizbon ve Porto gezi yazılarında detaylı olarak anlatacağım Portekiz lezzetlerinden...

Diğer mevsimlerde olur mu bilmiyorum ama benim gittiğimde hemen her sokakta deniz tuzu ile kavurdukları kestaneleri satan arabalı satıcılar vardı. Her ne kadar bulundukları ortamda yoğun bir dumana neden oluyorlarsa da, kestanelerin lezzeti gayet güzeldi.

Santa Apolónia tren garının önündeki kestaneci ve
deniz tuzu ile kavrulmuş nefis kestaneler.

Portekiz'in âdeta milli birası olan Sagres ve denediğim diğer biralar.
Sağdaki fotoğrafta ise ünlü vişne likörü Ginjinha var.


PORTEKİZ ULAŞIM BİLGİLERİ

Portekiz hakkında genel bilgilerden sonra Portekiz'e nasıl gittiğimi anlatarak, Portekiz ulaşım bilgilerini sizinle paylaşmak istiyorum.


Yurt dışı gezilerimde fotoğraflamayı en çok sevdiğim kompozisyon!


Portekiz'e nasıl gittim?

Türkiye'den Portekiz'e uçakla gitmek için genellikle tercih edilen rota; Türk Hava Yolları (THY) ile İstanbul - Lizbon uçuşu yapmak. THY'nin İstanbul - Porto seferinin de olduğunu ve THY'den başka herhangi bir Türk hava yolu firmasının Portekiz'e uçuşunun olmadığını belirtmeliyim.

Durum böyle, THY'nin bilet fiyatları da epey yüksek olunca, Türkiye'den Portekiz'e uçan diğer seçenek olan Lufthansa'yı tercih ettim. Seyahatimden 9 ay önce, Lufthansa'nın internet sitesinden Ankara - Münih - Lizbon uçak biletimi (gidiş/dönüş) 875.-TL'ye (230€) satın aldım. Ben biletimi aldığımda THY'nin Ankara - İstanbul - Lizbon uçak bileti fiyatı (gidiş/dönüş) 1400.-TL civarındaydı! Benim 875.-TL'lik Lufthansa biletim de uçuş tarihi yaklaştıkça 2000.-TL'ye doğru uçuşa geçmişti! Yurt dışı seyahatlerinde önceden bilet almak gezi bütçesine çok iyi katkı sağlıyor.

Aylar süren hazırlıktan sonra Portekiz Günleri 4 Aralık 2017 Pazartesi sabahı başladı!
Ankara - Münih uçuşundaki kahvaltım ve Münih - Lizbon uçuşundaki sıcak yemeğim.
Bir THY kadar olmasa da, bence Lufthansa'da bu konuda fena değil!


Lufthansa ile Portekiz'e ulaşmak hem ekonomik oldu hem de havadan da olsa Münih'i görmüş oldum. Bu arada, gelecekte yapmak istediğim gezilerin arasına Münih'i de ekledim. Bir gün mutlaka Münih - Salzburg seyahati yapmak istiyorum, dilerim bunu da yaşarım!

Söz Münih'e gelmişken, Münih Havalimanı'ndan bahsetmeden geçmek olmaz; benim için tek kelime ile muhteşem bir deneyimdi.

Münih Havalimanı'nda yönünüzü bulmak için her türlü işaretleme yapılmış. 
Bir yerden bir yere kolaylıkla ve hızlıca gidebiliyorsunuz. Yine de bir sorunuz olursa, 
ortadaki fotoğrafta görünen elektronik rehber size yardımcı olmak için bekliyor.
Sigara içen yolcuların çektiği eziyet ise görülmeye değerdi! 😊

Şehir merkezinin 28 km kuzeydoğusunda yer alan Münih Havalimanı iki terminal binasından oluşuyor. Terminal binaları arasında minik bir metro hattı var, yaklaşık iki dakikalık bir metro yolculuğu ile bir terminalden diğerine ulaşılıyor. Terminal binaları tertemiz ve genelde hâkim olan beyaz renk sayesinde aydınlık. 

Ankara - Lizbon uçuşumda, Münih Havalimanı'nda keyifli bir mola!

Bekleme salonlarında yolcular için her şey düşünülmüş; oturma, hatta bazı alanlarda uzanıp yatma imkânı veren koltuklar son derece ergonomik ve rahat. Ücretsiz internet bağlantısı çok hızlı. Bazı noktalardaki masalarda yolcuların kullanımına açık internet bağlantılı masaüstü bilgisayarlar da var. 

Münih Havalimanı'nda, çoğu Almanca olan gazete ve dergiler ücretsiz!

Bekleme salonları arasında yerleştirilmiş çok sayıdaki kahve standında istediğiniz kahveyi makine sizin için hazırlıyor, latte 2€! Frankfurt Havalimanı'ndan sonra Almanya'nın ikinci büyük havalimanı olan ve 1992 yılından bu yana hizmet veren Münih Havalimanı hakkında detaylı bilgiyi şurada bulabilirsiniz!


Yan koltuklar boş olunca rahat bir Münih - Lizbon uçuşu yaşadım. 
Lufthansa'nın dergisinde Nisan 2017'de gittiğim Amsterdam ve Ekim 2016'da gittiğim 
Prag hakkındaki yazıları görmek, eski bir dosta rastlamak gibiydi.

Lizbon Portela Havalimanı iç kesimde olmasına rağmen uçağın iniş rotası Atlas Okyanusu kıyılarına kadar uzanan geniş bir yay şeklindeydi. Bu rota sayesinde Lizbon'un önemli pek çok yerini havadan keyifle seyrettim. Kimi yerleri seyahat öncesinde yaptığım hazırlık nedeniyle (yukarıdan görünce) hemen tanıdım. Kimi yer hakkında ise eve dönüp fotoğraflara bakınca "Uçaktan burayı da görmüşüm!" dedim. Size şimdi, aşağıdaki kolajda en sağda yer alan fotoğraf üzerinden mutlaka yürünmesi gereken bir rota tarif edeceğim.

Uçak iniş yaparken, çok güzel Lizbon manzaraları izleme olanağı oluyor, kaçırmayın!

Sağdaki fotoğrafta 1 ile işaretlediğim yer Lizbon'un önde gelen müzelerinden biri; Gulbenkian Müzesi (Museu Calouste Gulbenkian). Yaklaşık 600 m sonra 2 no'lu yerde huzur dolu ortamı ile kahve molası verebileceğiniz Linha d'Água var. Buradan sadece 200 metre sonra, 3 no'lu yerde Edward VII Parkı başlıyor. Nefis peyzajı, parkta zaman geçiren insanları ve aktiviteleri ile (ben gittiğimde parkın uç tarafında Noel pazarı kurulmuştu) keyifle gezilecek, bir bankta uzun uzun oturulacak bir park. Yürümeye devam ediyorum ve 900 metre sonra 4 no'lu noktaya ulaşıyorum. Burası Lizbon'un büyük meydanlarından ve önemli ulaşım kavşaklarından biri olan Pombal Meydanı (Praca Marques do Pombal). Pombal Meydanı ile aşağıdaki Restauradores Meydanı arasında yaklaşık 1.2 km'lik Özgürlük Bulvarı (Avenida da Liberdadevar (5 no'lu yer). Sürekli yoğun bir trafiğin aktığı Lizbon'un en büyük bulvarında yürümek ayrı bir keyif. Kaldırımlar bir tablo gibi özenle döşenmiş taşlardan yapılmış. Bulvarın her iki tarafında çok sayıda mağaza var. Ağaçlara asılmış olan lambaların yanması ile akşam ve gece saatlerinde ayrı bir güzellik kazanan bulvarın sonunda (6 no'lu yerde) Restauradores Meydanı (Praça dos Restauradoresvar. 

Gulbenkian Müzesi, müzeden sonra kahve molası, park, meydan, bulvar derken, keyifle yürünecek yaklaşık 3 km'lik bir rota. İşte size Lizbon'da yaşabileceğiniz yarım günlük gezi önerisi! 

Yukarıda sözünü ettiğim yerleri ve ilgili fotoğraflarımı yakında yayında olacak Lizbon Gezi Yazısı'nda anlatacağım, ısrarla bekleyiniz! 👀


Adını bulunduğu yerleşim yerinden alan Lizbon Portela Havalimanı 
kaybolunmayacak kadar küçük! Gece yarısı olduğunda, turizm ofisi dâhil, 
neredeyse tüm işletmeler kapanıyor.

Bagaj bantlarının olduğu alanda sizi ünlü Portekiz birası Sagres karşılıyor.
Çıkış kapısının hemen önünde taksiler var, karşıda ise otobüs (aerobus).
Çıkıştan sağa dönüp yaklaşık 150 m yürüdüğünüzde metro istasyonu var.
Lizbon havalimanı ile şehir merkezi arasında ulaşım hem kolay hem de seçenek çok!


Lizbon Havalimanı ile şehir merkezi arasında ulaşım:

Havalimanından şehir merkezine gitmek için metroyu tercih ettim. Uçaktan inip, valizimi aldıktan sonra, genellikle yurt dışı gezilerimde yaptığım gibi Lizbon'da da turizm ofisinden şehir kartı aldım. Lisboa Card ücretsiz ve sınırsız ulaşım olanağı da sağladığı için ayrıca metro için bilet almadım. Lisboa Card'ı fayda ve fiyat bakımından kesinlikle öneriyorum.

Lizbon'da 4 metro hattı var. Bunlardan Aeroporto - Sao Sebastião hattı ile yaklaşık 20 dakikada şehir merkezine ulaşılıyor. Sabah 06.30'dan gece 01.00'a kadar çalışan metro ile ilgili bilgiler şurada ve burada!

Lizbon metrosu farklı simgelerle gösterilen 4 hattan oluşuyor:
Yeşil hat (Linha Verde) Portekizli denizcilerin gemisi olan karavela,
mavi hat (Linha Azul) Portekizce "gaivota" denilen martı,
sarı hat (Linha Amarela) ay çiçeği ve kırmızı hat (Linha Vermelha) pusula ile gösteriliyor.

Şimdiye kadar gezdiğim Avrupa kentleri içinde bu kadar seçenek sunan ve çok iyi işleyen bir ulaşım sistemi görmedim. Lizbon şehir içi ulaşımında başta metro olmak üzere, tramvay, banliyö treni, otobüs, tekne seçeneklerinden başka, özellikle yokuşlu yollarda ulaşımı kolaylaştıran asansörler (Santa Justa, Gloria, Bica ve Lavra) var. 

İnternetten bulduğum Lizbon ulaşım haritasına bazı eklemeler yaparak 
işinizi kolaylaştırmaya çalıştım.

Lizbon şehir içi ulaşımında kullanılan bilet ve kartlarla ilgili bilgileri şurada bulabilirsiniz. En çok kullanılan Viva Viagem adında yeşil bir kart. Kartı bilet ofislerinden veya bilet makinelerinden alabiliyorsunuz, ücreti 0,50€. Bilet makinelerinden anlaşılır menü sayesinde kolaylıkla karta para yüklemesi yapılıyor. Kart sadece Lizbon'da değil Sintra'da da kullanılabiliyor. Sintra'da kullanabilmek için Sintra'daki turizm ofisinden yükleme yaptırmak gerekiyor. 


Lizbon havalimanı metro istasyonu (Aeroporto).

Porto'da ulaşım:

Porto'da şehir içi ulaşımda kullanılan bilet bilgileri de şurada. Porto'da turistler için ekonomik ulaşım kartı olarak Andante Tour kartı öne çıkıyor. Porto, turistik olarak önemli merkezlerin birbirine çok yakın olduğu küçük bir şehir merkezine sahip. Bu nedenle rahatlıkla yürüyerek gezilebilir. Ben gitmeden önce internetten Porto şehir kartı satın almıştım. Porto kartın, gün sayısı ve ulaşımın dâhil olup olmamasına göre farklı seçenekleri var. Şimdiye kadar Avrupa kentlerinde bana en az fayda sağlayan kart bu oldu. Denedim, yaşadım ve önermiyorum! Porto metrosu ile ilgili bilgiler için lütfen buraya!


Porto metrosu 5 hattan oluşuyor ve hatlardan dördü birkaç durak tek ray üzerinde çalışıyor. 
Ana tren istasyonları olan Campanhã ve São Bento'da metro istasyonu da var.
E hattını kullanarak şehir merkezi ile havalimanı (Francisco de Sa Carneiro) arasında 

ulaşım sağlamak mümkün. Diğer dört hattı dikine kesen D hattı ise Luis I (Ponte Luis I)
köprüsünden geçerek Douro nehrinin iki yakası arasında ulaşım sağlıyor.

Tarihi 1959'a dayanan Lizbon metrosu ne kadar eski ve yıpranmış ise (solda),
ilk hattı 2002'de kullanıma açılmış olan Porto metrosu o kadar yeni (sağda)!


Lizbon - Porto arasında tren yolculuğunu tercih ettim!

Lizbon'dan Porto'ya keyifli bir tren yolculuğu yaparak gittim. Lizbon'dan hareket eden çok sayıda trenin (şehirler arası ve uluslararası) kalkış noktası Alfama semtindeki Santa Apolónia tren istasyonu. İstasyonda mavi metro hattının (Linha Azul) son durağı var, ulaşım gayet kolay. Tren bilgileri ve internetten bilet satışı için lütfen buraya

Trenle ulaşımda farklı bilet seçenkleri var. Alfa Pendular (AP) hızlı ve konforlu, bilet ücretleri yüksek ve Inter Cidades (IC) AP'ye göre yavaş ama konforlu. Bazı hatlarda ana trenden belli bir istasyonda inip bölgesel (Regional/Inter Regional) trenlere binerek yolculuğa devam ediliyor. Örneğin Coimbra'ya trenle ulaşım böyle sağlanıyor. İkinci sınıf (Turística) bilet almak ve biletinizi internetten olabildiğince erken almak ucuz ulaşım sağlayabilir (denenmiş, kesin bilgidir! 😊).

Lizbon'daki önemli tren istasyonlarından biri olan Santa Apolónia'dan başta Coimbra
ve Porto olmak üzere pek çok yere trenle ulaşım sağlanıyor. Biletinizi internetten, 

istasyondaki gişeden veya bilet makinelerinden alabilirsiniz. Lizbon - Porto tren 
yolculuğum yaklaşık 3 saat sürdü. Rahat ve keyifli bir yolculuk oldu.

Lizbon - Porto tren biletim (bileti internetten Portekiz'e gitmeden iki ay önce aldım, yanımda çıktısını götürdüm, kontrol sırasında bu çıktıyı göstermek yeterli oldu),
Lizbon şehir içi ulaşımda ve Sintra'da kullanılan Viva Viagem ulaşım kartı
ve Porto'da metro için yaptığım ödemenin makbuzu.

Lizbon şehir kartımı Lizbon havalimanındaki turizm ofisinden satın aldım. 
Gün değil saat bazında geçerli olan karta sınırsız şehir içi ulaşım dâhil. Sintra'ya giden 
banliyö trenine de Lizboa Card ile ücretsiz biniliyor. 
Porto şehir kartı ise iki karttan oluşuyor; bir kart ücretsiz veya indirimli aktivite olanakları
 için geçerli, diğer kart ise sadece şehir içi ulaşımda kullanılıyor.


Keyifli bir rota; Lizbon - Sintra - Cabo da Roca - Cascais - Lizbon

Lizbon'a gitmişken bu rotayı yaşamamak olmaz! Lizbon gezi yazımda detaylı olarak anlatacağım, şimdilik kısaca bu yerleşimler hakkında bilgi vermek istiyorum.

Keyifli bir günübirlik rota; Lizbon - Sintra - Cabo da Roca - Cascais - Lizbon.

Lizbon'un batısında yer alan, doğanın alabildiğine hâkim olduğu bir bölgede yer alan Sintra'ya Lizbon'dan trenle yaklaşık 40 dakikada gidiliyor. Yolculuk çok keyifli geçiyor, bir bakmışsınız Sintra'dasınız. Sintra'da başta UNESCO Dünya Miras Listesi'nde yer alan Quinta da Regaleira ve Pena Sarayı olmak üzere çok sayıda gezilecek yer var. 

Sintra için yarım gün ayırmak yeterli oluyor. Buradan otobüsle ulaşılabilen Cabo da Roca Avrupa Kıtası'nın en uç kısmı. Lizbon'da en çok keyif aldığım anlar Roca burnunda yaşadığım anlar oldu. Hava rüzgârlı ve okyanus müthiş dalgalıydı, izlemek öyle keyifli oldu ki... Roca burnundan yine otobüsle sahil kasabası Cascais'e gitmenizi öneriyorum. Cascais Lizbon'un sayfiye yeri, zenginlerin birbirinden güzel evlerinin olduğu yer. Yaz aylarında Cascais'e giderseniz muhteşem kumsalında deniz keyfi de (yoksa okyanus keyfi mi demeliydim!) yapabilirsiniz. Cascais'den Lizbon'a banliyö treni ile dönmek hızlı, ucuz ve çok kolay. 

Lizbon'daki banliyö tren hatları.

Lizbon'daki Rossio tren garından Sintra banliyö treni hareket etmek üzere (solda).
Banliyö treni temiz ve konforluydu (ortada).
Az önce indiğim Lizbon'dan gelen tren Sintra garının sağındaki peronunda (sağda).

Sintra tren garından çıkıp, sağa dönüp biraz yürüdüğünüzde, görünen ilk otobüs durağı 
Cabo do Roca'ya (oradan da Cascais'e) giden 403 no'lu otobüsün hareket ettiği durak. 
Otobüsün hareket saatini beklemek için hemen karşıda güzel bir kafe (Cyntia) var.
Özellikle hava soğuk ise bir çay alıp ısınmak iyi geliyor.

Sintra tren garının karşısındaki turizm ofisinden hem otobüs bileti hem de başta
Pena Sarayı olmak üzere bazı gezilecek yerlerin giriş biletini almak mümkün.
403 no'lu otobüsün hareket ettiği duraktan sadece birkaç adım ileride,
Sintra'da ring servisi yapan 434 no'lu otobüsün durağı var.

Sintra'da ring servisi yapan 434 no'lu otobüs.


Sintra, Cabo do Roca ve Cascais arasındaki otobüs seferleri ile ilgili tüm bilgiler burada ve şurada!


Küçük bir yerleşim olan Sintra'daki yön tabelaları sayesinde gitmek istediğiniz yeri kolaylıkla bulabilirsiniz. Bazı noktalarda ücretsiz internet erişimi var!

Sintra, Cabo do Roca ve Cascais arasındaki ulaşım bağlantıları.
Sintra tren istasyonunun yanındaki duraktan hareket eden 434 no'lu ring servisi
1, 2, 3 ve 4. noktalarda duruyor ve son olarak hareket durağına dönüyor.
Turizm ofisinden alacağınız Viva Viagem kart ile istediğiniz durakta otobüse binip inebiliyorsunuz. Otobüs duraklarındaki güler yüzlü personel her sorunuza cevap veriyor.
Turizm ofisinden başka, duraklara hareket saatinden hemen önce gelen
personelden de bilet almak mümkün.

Sintra'daki Pena Sarayı'nın giriş kapısına kadar 434 no'lu otobüsle ulaşım var.
Kapıdan sonra biraz yokuş olan yolu yürümek istemeyenler veya yürüyemeyecek
olanlar için bilet ücreti 3€ olan minibüs var.

Dönüş için Lizbon'dan Münih uçağım kalkmak üzere.
Münih havalimanında ise Münih - Ankara uçuşum için kaptan pilot beni bekliyor. 😊


Portekiz'e gitmeden önce okunabilecek kitaplar ve film önerisi:

Yurt dışı gezilerimden bir kaç ay önce başlayarak seyahat tarihine kadar, gideceğim ülke ve/veya şehir ile ilgili kitaplar okumayı seviyorum. Hatta bazen bir kitabı yanıma alıp, yolculuk sırasında ve gezi molalarında okumaktan da büyük keyif alıyorum. 

Bazen konusu o ülkede/şehirde geçen kitapları tercih ediyorum, bazen de o ülkenin bir yazarının herhangi bir konudaki kitabını okuyorum. Amsterdam seyahatim öncesinde Harry Mulisch'i keşfetmiş ve Süreç adlı muhteşem romanını okumuştum. Portekiz seyahatimin bana kazandırdıklarından biri de, Portekiz'in Nobel Edebiyat Ödülü sahibi yazarı José Saramago oldu. Fernando Pessoa'nın Huzursuzluğun Kitabı ise Portekiz gezisinin olmazsa olmazlarından biri!

Pascal Mercier'in Lizbon'a Gece Treni adlı romanını Portekiz'e gitmeden üç yıl önce okumuştum ve Facebook hesabımda "Bir gün Lizbon'a bilet almak ümidi ile..." yazarak paylaşmıştım. Aradan üç yıl geçtikten sonra kitabı hızlıca tekrar okudum, bir de gitmeden birkaç gün önce müthiş bir keyifle filmini seyrettim. 

Yurt dışı seyahatlerime sadece gezi planı yaparak hazırlanmıyorum!

John Berger'in Metis Edebiyat'tan çıkan Buluştuğumuz Yer Burası adlı kitabının 1. Bölümü (sayfa 11 - 64) Lizbon'a ayrılmış. Lizbon'a gitmeden önce, Lizbon'dayken ya da Lizbon'u özledikçe keyifle okunacak sayfalar bu kitapta.

John Berger'in "Buluştuğumuz Yer Burası" adlı kitabının
bu sayfasında anlatılan 28 numaralı tramvayı ve
Prazeres mezarlığını Lizbon gezi yazımda anlattım!


Sümer Özvatan
Şubat 2018


Roma Gezi Yazısı