16 Kasım 2017 Perşembe

Portekizli üç güzel kadın!


Portekiz seyahatimle ilgili diğer yazılarım:
Bir kıtanın son durağı; PORTEKİZ 👉
Lizbon gezi yazısı 👉
Porto Gezi Yazısı 👉

Yazı içindeki tüm fotoğrafları, üstlerine tıklayarak büyük boyutlu olarak görebilirsiniz!



Burada olmamın asıl amacı "gezerken gördüklerimi" paylaşmak.

Bazen bir dürtü beni bir şekilde harekete geçiriyor ve henüz gezmeden, görmeden paylaşma isteği ortaya çıkıyor. Beni çok etkileyen bir romanla (Süreç) ilgili yazım bu paylaşımların ilkiydi, bu defa sizi Avrupa'nın ucundaki Portekiz'e götürmek ve üç kadınla tanıştırmak istiyorum; Maria, Amália ve Mariza.

Portekizli üç güzel kadın; MariaAmália ve Mariza.

Önce bu yazının çıkış noktası olan ânı anlatmak istiyorum.

Geçen hafta ofiste çalışıyorum, bilgisayar ekranında bir şey okuyorum, arka fonda (internetten) Joy Jazz radyosunu dinliyorum. Önce bir melodi, ardından yürekten kopup gelen bir ses, anlamadığım bir dilde şarkı söylemeye başladı. Aralık ayında yapacağım Portekiz seyahatim (öncesinde aylardır yaptığım hazırlık) olmasa asla farkına varamazdım, o şarkı fonda öylesine çalar giderdi. Oysa artık okuduklarımdan ve dinlediklerimden öğrenmiştim; bu çalan bir şarkıdan öteydi, dilini anlamasam da melodisi ve söyleyiş tarzı ile bir kadın fado söylüyordu.

Teknolojinin güzelliklerinden biri olan Shazam sayesinde kadının adının Mariza, söylediği fadonun da Beijo de Saudade olduğunu öğrendim.

Kendimi Portekiz'e hazırlarken Amália Rodrigues ile tanışmıştım (aylar önce bir CD'sini aldım ve zaman zaman Portekiz hazırlıkları yaparken dinledim, dinliyorum). Portekiz denince akla fado, fado denince de Amália Rodrigues geliyordu. Yaklaşık 200 yıllık geçmişi olan, esas olarak kader ve hasret temasının işlendiği bir tür Portekiz halk müziği türü diyebileceğimiz fadonun bilinen en ünlü sanatçısı Amália Rodrigues 1920 - 1999 yılları arsında (Lizbon'da) yaşamış. İlk defa 19 yaşında çıktığı fado sahnesinde tam 60 yıl kalmayı başarmış ve Portekiz'in sembollerinden biri haline gelmiş. Lizbon limanında meyve satarken söylediği fadoları, ilerleyen yaşına rağmen (ölümünden 1 yıl önce, 78 yaşındayken) 1998 yılındaki Lizbon Fuarı'na kadar devam ettirmiş.


Portekiz'in dünyaca tanınan fadistası Amália Rodrigues.

Dünyadaki en içli seslerden birine sahip olduğu kabul edilen bu olağanüstü sanatçının ölümü (6 Ekim 1999) ülkesinde büyük üzüntüye neden olmuş. Öyle ki, ülkede üç günlük yas ilan edilmiş ve ölümünden bir gün sonra Estrela Bazilikası'nda yapılan törende cenazesinin önünden onbinlerce Portekizli ona saygı ve sevgisini sunarak geçmiş. Törenden sonra Lizbon'daki (Lizbon gezi planımda yer alan!) Prazeres Mezarlığı'nda son uykusuna yatan Rodrigues'in cenazesi, 8 Temmuz 2001'de yapılan devlet töreni ile Lizbon'daki Ulusal Panteon'a nakledilmiş. 


Amália Rodrigues için yapılan iki cenaze töreninden fotoğraflar.
Soldan ilk iki fotoğraf 7 Ekim 1999, sağdaki fotoğraf ise 8 Temmuz 2001'de çekilmiş.

Amália Rodrigues'in Lizbon'da ölümüne kadar yaşadığı evi (Rua de São Bento, 193) günümüzde müze olarak ziyarete açıktır.

Şimdi biraz geriye gidelim ve Portekiz'in sesi fadoyu dünyaya tanıtan Amália Rodrigues'i 1965 yılına ait bir kayıttan dinleyelim, sonra sizi daha geriye, şöyle 1800'lü yılların başına götüreceğim.

Sırada, okuduğum bazı kaynaklarda "uzun boylu ve zarif bir fahişe" olarak tanımlanan Maria Severa Onofriana var. Lizbon'daki tavernalarda 12 telli Portekiz gitarını çalarak şarkı söyleyen ve kısaca Severa olarak bilinen bu Portekizli güzel kadının ilk fado şarkıcısı (fadista) olduğu kabul ediliyor. 

Google'ın 26 Haziran 2016'da, Maria Severa Onofriana'nın
196. doğum yıl dönümü için hazırladığı özel doodle.

Fadonun Severa sayesinde şekillenerek ortaya çıktığı kabul ediliyor ve kendisi ilk fado kraliçesi olarak anılıyor. Şöyle bir genel kabul var; Maria Severe fadoyu Portekiz'e sevdirdi, Amália Rodrigues ise dünyaya!

Portekizli yazar Julio Dantas, fadonun ilk kraliçesinin yaşamını A Severa adlı romanında anlatmış. Roman, 1901'de tiyatro oyunu olarak sahneye aktarıldıktan sonra, 1931'de Portekizli yönetmen Jose Leitao de Barros tarafından filmi yapılmış ve bu film, ilk sesli Portekiz filmi olarak sinema tarihinde yerini almış.

A Severa filminin ilk afişi, 12 telli Portekiz gitarı ve Maria Severe Onofriana.


Portekizli yazar Julio Dantas'ın A Severa adlı romanı ve film afişi.

Fadonun geçmişindeki bu kısa yolculuktan sonra günümüze döndüğümüzde karşımıza fadonun divası olarak çıkan isim Mariza (Mariza dos Reis Nunes). Portekizli bir baba ve yarı Afrikalı bir annenin çocuğu olarak 16 Aralık 1973 tarihinde (o yıllarda Portekiz'in sömürgelerinden biri olan) Mozambik'te dünyaya gelmiş. Üç yaşındayken ailesi Portekiz'e yerleşmiş ve çocukluğu Lizbon'un tarihi semtlerinden biri olan (fadonun doğduğu yer olarak da biliniyor) Alfama'da geçmiş. Mariza, genç yaşlarındayken başta caz olmak üzere farklı müzik türleri ile ilgilenmiş ve babasının yönlendirmesi ile fado söylemeye başlamış. İlk fado albümünü 2001'de yayınlamış ve şimdiye kadar dünya genelinde 1 milyonun üzerinde albüm satışına ulaşmış. İnternet sitesine baktığınızda programının farklı ülkelerdeki konserlerle dolu olduğunu görüyorsunuz.


Mariza henüz 44 yaşında ve özellikle son on yılı büyük başarı ve ödüllerle dolu.
Bence yakın gelecekte Amália Rodrigues'in tahtına bir daha kalkmamak üzere oturur!

Ülkesinde ve uluslararası alanda çok sayıda ödül alan ve "Fado yalnızca bir müzik türü değildir, bir histir. Ben bu müziği seçmedim, o benim kaderimdi," diyen Mariza, 2011, 2014 ve 2016'da ülkemize de gelmiş ve konserler vermiş. Başarılarla dolu müzik yaşamı hakkında içi dolu bir yazı şurada!

Bu yazıda sözünü ettiğim Portekizli üç güzel kadının her biri için sayfalarca yazmak mümkün. Ben, aranızda tanımayan, bilmeyen varsa, MariaAmália ve Mariza ile sizi tanıştırdım, gerisi size kalmış!

Son bölümde bu yazıya hayat veren Beijo de Saudade adlı fado hakkında söz etmek istiyorum.

"Saudade, ölen oğlunun yatak odasını toparlayan annedir!" 

Portekizce bir sözcük olan saudade başka dillerde tam olarak karşılığı olmayan, Portekiz kültürüne özgü bir tanımlama. Derin nostaljinin veya melankolik özlemin duygusal durumu, birinin ya da bir şeyin varlığından yoksun kalmak olarak tanımlayabilirim. Üzerinde epey düşündüm, internette çok sayıda kaynakta sadece bu sözcük üzerine yazılar var, pek çoğunu okudum. Beni en çok etkileyen tanımlama şu oldu; "Saudade, ölen oğlunun yatak odasını toparlayan annedir!" 


Lizbon'da, kale, katedral, Fado Müzesi ve seyir teraslarının ortasında bir sokak; Rua da Saudade!

Sevilen ama artık olmayan birinin ya da bir şeyin asla geri gelmeyeceğinin bastırılmış bilgisini içeren saudade sözcüğüne Lizbon'da bir sokak tabelasında rastlamak mümkün (henüz görmedim ama 4-12 Aralık 2017 Portekiz günlerimde o sokakta yürüyeceğim).

Şimdi, saudade için Türkçe "hasret" sözcüğünü kullanarak, Beijo de Saudade (Buna da hasret öpücüğü diyeyim!) adlı fadoda neler anlatıldığını (birkaç kısa bilgiden sonra) özetlemek istiyorum.

Tejo: İspanya'dan doğan ve Portekiz'in başkenti Lizbon'u ikiye ayırarak Atlas Okyanusu'na ulaşan, İber yarımadasının en uzun (1038 km) nehridir. Tejo nehri Lizbon'da geniş bir alanı kaplamakta ve denizi çağrıştırmaktadır (görenler İstanbul Boğazı'na benzetiyor).

Belem Kulesi: Gemilerin Tejo nehrine giriş çıkışlarını kontrol etmek amacıyla 16. yüzyılda inşa edilmiş olan ve 1983 yılında Dünya Miras Listesi'ne dâhil edilen Lizbon'un simge yapılarından biridir. Portekizli denizciler aylarca sürecek seferlerine bu kulenin olduğu yerden başlar, karavela adı verilen gemileri ile bir süre Tejo nehrinde yol aldıktan sonra Atlas Okyanusu'na açılırlarmış.

Cabo Verde: Portekizce bir isim (İngilizce; Cape Verde), Türkçe karşılığı Yeşil Burun Adaları. Atlas Okyanusu'nda Senegal açıklarında bir Afrika ülkesi. Potekizliler tarafından 1456'da keşfedildiğinde üzerinde hiçbir insanın yaşamadığı Cabo Verde, 1975'ten bu yana bağımsız bir ülke ve günümüzde nüfusu yaklaşık 450000.

Tito Paris: Beijo de Saudade adlı fadoyu söylerken Mariza'ya eşlik eden ve doğum yeri, fadoda adı geçen Cabo Verde olan şarkıcı ve müzisyen.

Beijo de Saudade (hasret öpücüğü).

Kitap okumak ve gezmek; yaşamıma anlam ve değer katmaya devam ediyor, dilerim ömrümün kalanında da bu devam eder. Portekiz'e yapacağım gezi sayesinde Portekiz'in Nobel Edebiyat Ödülü  sahibi yazarı Jóse Saramago'yu tanıdım, "Körlük" adlı muhteşem kurgusal romanını kitap okumanın keyfini keşfetmiş olanlara öneriyorum.

Maria, Amália ve Mariza da Portekiz seyahatinin bana (henüz gitmeden) kazandırdıkları oldu. Maria ve Amália için doğal olarak şansım yok ama, Mariza'nın gelecekteki ilk Türkiye konserine mutlaka gideceğim.


Sümer Özvatan
Kasım 2017














Hiç yorum yok:

Yorum Gönder